
Erdem Akbaba Yazarın Tüm Yazıları

Bisiklet ya da popüler olmayan eski adıyla velespit, motorsuz veya elektrik motorlu, iki veya üç tekerlekli, pedallı, (bazen elektrik motor destekli) insan gücü ile ilerleyen bir ulaşım aracıdır. Ulaşım ve eğlencenin yanı sıra bisiklet sporunda da kullanılır.
Zaman içerisinde geliştirilen bisiklet geçmişte savaş aracı, çeşitli amaçlarda kullanılmak üzere kamu aracı olarak kullanılmış, günümüzde yaygın biçimde ulaşım ve çoğunlukla sportif amaç ile kullanılmaya devam etmektir.
Dünyada bisiklet kullanım oranı Türkiye'ye göre oldukça yüksektir. Özelikle Hollanda bu konuda lider durumdadır. Avrupa bu konuda çeşitli yatırımlar yaparak Bisiklet kullanım oranını arttırarak hem çevre kirliliğini engellemek hem de hareketli, sağlıklı bir toplum yapısı oluşturabilmek adına bisiklet yolları yapmakta, kurumsal olarak bisiklet festivali gibi etkinlikleri destekleyerek hem bisiklet sporunu, hobisini desteklemekte hem de bu sayede bisiklet festivallerinin düzenlendiği yerlerin ulusal ve uluslararası alanlarda tanınmasını sağlayarak turizm hareketliliği de sağlayabilmektedir. Ülkemizde de 12 Aralık 2019 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Bisiklet Yolları Yönetmeliği ile Türkiye'de bisiklet macerası bir viraj dönmüş oldu.
Ben bu yazımda 2019 yılında katıldığım Karabük Bisiklet Festivalindeki ilk gün deneyimlerimden bahsederek gelecek olan festivalleri heyecan ile beklediğimi anlatmak, sizleride bu sayede acaba bisiklete ısındırabilir miyim diye çaba göstermeye çalışacağım. Bu arada aktif olarak bisiklet kullanmaya 46 yaşımda başladım, çocukluğumuzda kullandıklarımız hariç.
Türkiye'de çeşitli tarihlerde kültürel ve sportif amaçlı bisiklet festivalleri düzenlenmekte ve çoğunluğu kamplı olmaktadır. Bizde Karabük Bisiklet Derneği olarak ilk festivalimizi 2019 yılında Karabük ili Safranbolu ilçesi Yazıköy’de kamplı olarak ve dört gün sürecek şekilde gerçekleştirdik. Genelde ikinci ve üçüncü günlerin aktif olduğu festivale bende yaklaşık 30 yıldır Karabük'te yaşayan birisi olarak katıldım ve bu süreç içerisinde görmediğim, gezmediğim güzellikleri görme fırsatım oldu. Birçok yeri araba ile gezerken görme şansınız neredeyse yok, hatta yaya olarak bile.
İlk festival ve ilk kamp deneyimim idi. Doğrusunu söylemek gerekir ise ilk gece uyumakta oldukça zorlandım, yattığım yer batmakta, aynı zamanda da sanki hemen çadırımın dibinde gibi köpek sesleri uyutmadı, en sonunda uykuya yenik düştüm yaklaşık 5 saatlik bir uykudan sonra sabahın altısında uyandım, hemde zımba gibi. Çadırımızın üzerine düşen çiğ serinliği ve sabahın temiz havası galiba uyanmamızda etkili oldu.
Sabah kahvaltısını toplu olarak yaptıktan sonra saat dokuzda hareket ettik, bizim şansımıza 30 Ağustos idi ve Safranbolu Belediyesinin 30 Ağustos anma etkinliğine katıldıktan sonra Safranbolu Bulak Mağarasına pedal bastık. Safranbolu çok eski bir şehir ve Unesco listesinde yer almakta ve tarihi ve coğrafi güzellikleri ile görülmeye değer bir yer. Birçok kanyonun, mağaranın ve tarihi kaya mezarlarının da bulunduğu ender bir şehir.
Burada bir süre mola verdik ki misafirlerimiz bu eşsiz güzelliğin tadına varabilsin. Kamp alanından buraya gelene kadar olan mesafede hem tarihi Safranbolu'nun içinden geçerken buradaki tarihi dokuyu görmek hemde binlerce yılda oluşan bu mağarayı da ziyaret etme fırsatı bulan misafirlerimiz var olan yorgunluğu bir nebze de olsa attılar.
Buradaki molamızı sona erdirdikten sonra İncekaya köyünde bulunan Tokatlı Kanyonu üzerinde bulunan İncekaya köprüsüne çevirdik pedalları.
Buradaki kanyonların oluşumu da yıllar sürmüş ve birçoğu tarihi Safranbolu içinden evlerin altından geçmektedir. İncekaya ana mola noktamız oldu. Burada öğle yemeğimizi yedik ve bir süre dinlendik. Sonrasında toparlanarak kamp alanına dönmek üzere tekrar harekete geçtik, dönüş yolumuz yine tarihi Safranbolu üzerinden oldu. Burada Hıdırlık Tepesinde mola verdik.
Hıdırlık Tepesinden Safranbolu'yu izlemek çok güzel. Tamamen şehre hakim. Aşağıda Tarihi Cinci Hanı ve Cinci Hamamı, Eski Vilayet Konağı, Tarihi saat kulesi karşımızda.1661 yılında yapılan Köprülü Mehmet Paşa Cami,1796 yılında yapılan İzzet Paşa Camii, Kiliseden Camiye çevrilen Eski Camii,1872 yılında Rumlar tarafından yapılan ve daha sonra Ulu camii adını alan Aya Stefanos Kilisesi,1778 yılında yapılan Dağdelen camii yine bizleri karşılıyor ve zihnimizde tarihi bir yolculuğa çıkarıyor.
Artık kamp alanına geri dönüş vakti gelmişti. Toplu bir hareket ile Yazıköy’de bulunan kamp alanına geldik. Haliyle sabahtan beri ter, toz içinde kalmıştık, duşumuzu alıp kısa bir dinlenmeden sonra akşam yemeği için toplandık. Safranbolu Belediyesinin sağladığı destek ile misafirlerimizi ağırlamaya devam ettik. Akşam yemeğinden sonra bir kampın olmazsa olmazı kamp ateşi etrafında toplanarak kah sohbet edip kah şarkılar söyleyerek yıldızların altında oturarak geceyi sonlandırdık.
Bisiklet dostları ile nice Festivallerde buluşmak dileğiyle……